Yakup Kadri Karaosmanoğlu
27 Mart 1889’da Kahire’de doğdu. 1833’te Manisa’yı işgal eden Kavalalı İbrâhim Paşa’ya yakınlık gösteren ve daha sonra hizmetinin karşılığı olarak Mısır’da onun konağına yerleşen Karaosmanzâdeler’den Abdülkadir Bey’in ve aynı konak mensuplarından İkbal Hanım’ın oğludur. Ailesinin Manisa’ya dönmesiyle (1895) Yakup Kadri burada Çaybaşı Feyziye Mektebi’nde öğrenime başladı (1901-1903). Daha sonra İzmir İdâdîsi’nde okuduysa da (1903-1905) bitiremeden babasının vefatı üzerine annesiyle birlikte Mısır’a döndü. İskenderiye’de Fransız Frerler Mektebi’nde ve İsviçre Lisesi’nde okuyarak orta öğrenimini tamamladı (1908). II. Meşrutiyet’ten biraz önce ailesiyle Türkiye’ye gelip İstanbul’a yerleşti. 1908’de Mekteb-i Hukuk’a kaydolarak üçüncü sınıfa kadar okudu.
1916-1919 yıllarında İsviçre’de tüberküloz tedavisi gördü. İstanbul’a döndüğünde İkdam gazetesi yazarı olarak Millî Mücadele’yi destekleyen yazılar kaleme aldı. Daha sonra Ergenekon adlı kitabında toplayacağı bu yazılarından dolayı 1921’de Ankara hükümetinin çağrısı üzerine Anadolu’ya geçti. Savaştan sonra Tedkīk-i Mezâlim Heyeti’nde görevli olarak Kütahya, Simav, Gediz, Eskişehir, Sakarya civarını dolaştı. Mardin (1923-1931) ve Manisa (1931-1934) milletvekilliği yaptı.
Milletvekilliği süresince Hâkimiyet-i Milliye, Cumhuriyet ve Milliyet gazeteleriyle imtiyaz sahipliğini yaptığı Kadro dergisinde edebî ve siyasî yazılar kaleme aldı. Kadro, Kemalist devrimleri yanlış yorumladığı ve temel ilkelerin saptırılmak istendiği iddialarından dolayı kapatıldı. Böylece Yakup Kadri 1934’ün sonlarından itibaren Tiran, Prag (1935-1939), Lahey (1939-1940), Bern (1942-1949), Tahran (1949-1951) ve tekrar Bern (1951-1954) elçilik görevleriyle “zoraki diplomat”lık mesleğine girmiş oldu. 1955’te emekli olarak Türkiye’ye döndü. 27 Mayıs 1960 İhtilâli’nden sonra kurucu meclis üyesi ve Cumhuriyet Halk Partisi Manisa milletvekili (1961) oldu. 1962’de Atatürk ilkelerinden uzaklaştığını ileri sürerek partisinden ayrıldı. 1965’te siyasî hayata tamamen veda etti. Son resmî vazifesi Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu başkanlığıdır. 13 Aralık 1974’te Ankara’da ölen Yakup Kadri, İstanbul-Beşiktaş’ta Yahyâ Efendi Mezarlığı’na defnedildi.
Yakup Kadri’nin edebî hayatı, İzmir İdâdîsi yıllarından arkadaşı olan Şehâbeddin Süleyman’ın teşviki neticesinde Fecr-i Âtî’ye girmesiyle başlar. Yayımlanan ilk kalem tecrübesi Nirvana adlı piyesidir (Resimli Kitap, sy. 9, İstanbul 1909). Yazı hayatının başlarında daha ziyade tenkitleriyle tanınan Yakup Kadri’nin çeşitli yazıları Çığır, Dergâh, Genç Kalemler, Güzel Sanatlar Mecmuası, Hayat, İctihad, İnci, Jâle, Meydan, Muhit, Musavver Muhit, Musavver Eşref, Musavver Hâle, Peyâm-ı Edebî, Nevsâl-i Millî, Resimli İstanbul, Rübâb, Servet-i Fünûn, Şebâb, Şiir ve Tefekkür, Tercüman, Tercümân-ı Hakîkat, Türk Yurdu, Varlık, Yeni İstanbul, Yeni Mecmua, Yeni Nesil gibi gazete ve dergilerde çıkmıştır.
Yakup Kadri, yazı hayatının başlarında Fecr-i Âtî içinde bulunmaktan dolayı ferdiyetçi bir sanat anlayışına sahiptir. Ayrıca Yahya Kemal’in neo-klasik bir edebiyat ortaya koyma gayretlerinin neticesi olan Akdeniz havzası medeniyeti (Nev-Yunânîlik) bir müddet onu da cezbetmiştir. Balkan Savaşı bu kanaatlerini epey sarsmakla birlikte asıl I. Dünya Savaşı’nda vatan, emperyalist Batı’nın “kan ve yağmadan gözü dönmüş kurt sürüleri”nin saldırısına uğrayınca mukaddes ve bağımsız sanat davası yerine bir cemiyetin ve milletin malı olan sanatı benimsemiştir. Bu düşünceyle bilhassa romanlarında Sultan Abdülmecid devrinden 1950’lerin Türkiye’sine kadar geçen yüzyıl içindeki tarihî olayları ve sosyal değişmeleri ele almıştır.
Geniş kültür birikiminde birbirinden farklı pek çok şahsiyet ve akımın izleri bulunan Yakup Kadri’nin mensur şiir tarzı denemeleri başta olmak üzere eserlerinde tasavvufî hikmetler, Kitâb-ı Mukaddes’ten kıssalar, Yûnus Emre, Fuzûlî, Karacaoğlan gibi yerli şairlerin yanında Ibsen, Maeterlinck, Proust, Nietzsche, Bergson gibi Batılı yazar ve filozofların da tesirleri görülür. Kendisinin de kabul ettiği gibi Fransız realist ve natüralistlerini benimsemiş olan Yakup Kadri’nin romanları bu akımlara uygunluk gösterir. Bunlarda daima bozulan cemiyet ve fertleri konu almış, kahramanlarını da muhayyilelerinde canlandırdıkları ile cemiyet gerçeğinin çarpışmasından doğan hayal kırıklığına uğramış kişilerden seçmiştir. Bilhassa erkek kahramanların hayat karşısında bedbin, tatminsiz, hatta psikopat olmaları, hayatı ıstırap verici ve çekilmez kabul etmeleri daima kötüyü tahlile çalışan bu edebî akımlara uygun düşmektedir. Daha ilk hikâyelerinden başlayarak kötülüklere, musibetlere, günaha mahkûm, çoğunlukla irade yoksulu kahramanlar Yakup Kadri’nin mizacına uygun düşen fatalizmden kaynaklanmaktadır.
Kaynak: islamansiklopedisi.org.tr